e
sv

KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN DERİNLİKLERİYLE: DİLAN ÇİÇEK DENİZ

1442 Okunma — 25 Şubat 2023 09:24
avatar

Wordpresser

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Onu Galata’nın tarihi bir yapısında güçlü ama dişi siluetlere sahip Fendi Sonbahar-Kış 22/23 koleksiyonuyla görüntülerken, sıcak gülümsemesinin ardında sakladığı tüm cümleleri de bulmaya çalışıyoruz.

Tüm kamera ışıklarından uzak, sadece Dilan olarak kaldığında gördüğün kadın nasıl biri? Seni mutlu ediyor mu?

Kendiyle vakit geçirebilen, sakin, dingin mutlu ve huzurlu bir kadın…

Bugün olduğun kadında en çok kimin etkisi var?

En çok annemin, babamın, sonra sevdiklerimin, kendimden uzak tuttuklarımın, oynadığım karakterlerin, okuduğum kitapların, izlediğim filmlerin, sevdiğim canlıların….

Karakterinin en güçlü yanı ne?

Kendi başıma kalmayı biliyorum. Bir insanın kendisiyle vakit geçirebilmesi lazım. “Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu görüşlere sahip olduğu zaman kendini yalnız hisseder”, demiş Carl Gustav Jung. Zaman zaman yalnız hissetsem de bu bana ayrı bir güç verdi.

Kendinle baş başa zaman geçirmeyi sever misin? En çok ne yaparsın?

O an içimden ne gelirse. Bazen saatlerce evi düzenlerim, bazen o gün yataktan hiç çıkmam. Vakit bulamadığım için okuyamadığım kitapları okur, izleyemediğim filmleri izlerim ya da yeni bir şey öğrenmeye çalışırım. İşaret dili, yazı, resim, piyano…

Yeni şeyler öğrenmeye çok meraklısın. Son olarak neyle ilgilendin, ne öğrendin?

Son zamanlarda çok çalıştığım için senaryo ve repliklerimi öğrendim, öğreniyorum 🙂 Yavaş yavaş resim yapmaya başladım, ruhuma çok iyi geldiğini fark ettim. Bir de yeni bir arkadaş edindim onu öğreniyorum şu anda. Ne sever, ne sevmez… Nasıl zemini güçlü bir arkadaşlık ilişkisi kurulabilir? Birini öğrenmek de çok kıymetli, öyle değil mi sizce?

İyi bir müzik dinleyicisisin. Hayatının bugüne kadarki kısmı bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Sébastien Tellier’den ‘Love’.

Yeni sezonda yepyeni bir işle Fox’ta olacaksın: Kusursuz Kiracı. Ne tarz bir hikayesi var? Senin ilgini çeken neydi?

Nermin Yıldırım’ın “Ev” Romanındaki “Ev’i Yak” öyküsünden senaryolaştırdığı apartmanda geçen esrarengiz olaylar zinciri. Bambaşka bir iş ve bambaşka bir karakter olması ilgimi çekti. Aynı zamanda içinde güçlü bir oyuncu kadrosu, ekip, yapım ve yönetmeni bulundurması…

Karakterin Mona nasıl bir kadın? Güçlü ve zayıf yönleri ne? Bağ kurman kolay oldu mu?

Mona yetimhanede büyümüş genç bir kadın. İnternet gazetesinde gazetecilik yapıyor ve son dönemde İstanbul’un farklı noktalarında yaşanan ev kundaklaması vakalarının peşinde. Yine yangın haberine gittiği bir gün fotoğraf muhabiri Yakup ile karşılaşıyor. Birbirlerinden alttan alta hoşlanmakla birlikte, tümüyle zıt karakterlere sahip oldukları için didişe didişe haberi yapıyorlar. Hikaye böyle başlıyor, ama sonrasında neler oluyor neler… Mona tuttuğunu koparan, kendi ayakları üzerinde duran, işini çok ciddiye alan bir gazeteci. Ortak noktamız ikimizin de mücadeleci olması. Ben de çok küçük yaşlardan itibaren aileme yük olmamak için çalışmaya başladım. Hayata çok erken atıldım. Yuva Apartmanı’nda ilginç komşuların olacağı anlaşılıyor. Komşuculuk bize has, ama küçük mahalleler haricinde giderek yok ettiğimiz bir kavram.

Senin oturduğun evlerden aklında kalan böyle ilginç komşuların, komşuculuk anıların var mı ?

Evet, hikaye Yuva Apartmanı’nda geçiyor. Ev sahibi onu evden attığı için yeni tanıştığı Yakup’un peşinden bu apartmana taşınmak zorunda kalıyor. Ve apartmana girer girmez garip işler döndüğünü fark ediyor. Ben de komşuculuğu özleyenlerdenim. Çocukluğum Antalya’da, aile ortamında ve güven içinde geçti. Birbirimizin evine çok rahat ziyarete giderdik, komşumuza anahtarımızı bırakırdık hiç şüphe duymadan. Komşumuzda pişen keklerin tadı hala aklımda.

15 yaşında “Güneşi Annem Sanırdım” isimli bir şiir ki tabı yayınladın; üniversitede karşılaştırmalı edebiyat okudun, şimdi felsefeye geçtin. Kelimelerle ve yazmakla şimdilerde aran nasıl? Vakit ayırabiliyor musun? Hangi türde yazıyorsun?

Şu an hem dizi setim hem de tiyatro oyunu için provalarım var. İkisinden geride kalan zamanlarda okuyorum. Karavanda, tiyatroda… Benim en beslendiğim alan kitaplar ve yazmak. Bir deneme kitabı çıkarmak istiyorum ama mahlasla. Kendi adımla yazarsam çok fazla gündem olur. Bu benim tutkum ve bu alanın sadece bana ait olmasını istiyorum.

İçindekileri kağıda dökmek sende nasıl bir etki yaratıyor?

Aslında melankolik biriyim. Ve yazarken melankolik halim, başka evrenlerdeki Dilan halim ortaya çıkıyor. Yeraltı edebiyatına çok meraklıyım. Ve pek çok röportajımda söylediğim gibi tam bir Sylvia Plath ve Nilgün Marmara hayranıyım. Bu isimlerden de anlaşıldığı gibi kendi içinde gizemli, keşfedilmeyi bekleyen köşelerim var.

Senaryo yazdın mı hiç? Ya da yazmayı düşünür müsün?

Denemeler yazıyorum, bir gün senaryoya dönüşür mü bilmiyorum. Ama edebiyat tutkum senaryo okurken, doğru karakteri seçerken bana çok yardımcı oluyor diyebilirim.

Felsefenin esası sormak ve sorgulamak. Şu sıralar kendinle ya da hayatla ilgili en çok ne sorguluyorsun?

Kendimi gerçekleştirebiliyor muyum sorusunu çok uzun yıllardır kendime soruyorum. Hep kendimin en iyi versiyonu olmaya çalışıyor ve iyi bir insan olmaya gayret gösteriyorum.

En sevdiğin filozofu ve sana en yakın gelen felsefi akımı sorsam?

Seneca/ Stoisizm. ‘Bazen yaşamak bile cesaret sergilemektir’, demiş Seneca.

Yarım Kalan Aşklar dizisinden önce Pyrrhon, Descartes, Marquez ve Breton okuduğunu söylemiştin; Kusursuz Kiracı dizisine hazırlık sürecinde de özel olarak okuyup araştırdıkların oldu mu?

Bu dönem en yakın arkadaşım Hercule Poirot oldu. Agatha Christie’nin en ünlü karakteri ve 33 kitabında geçiyor.

İki dizide de karakterlerinin mesleği gazeteci. Gerçek hayatta da habercilik, gazetecilik yapmak ilgini çeker miydi? Kültür-sanat editörlüğü yakışırdı sana sanki?

Gazetecinin görevi doğruların peşinde koşmaktır. Özgür bir ortamda doğruları aktarmak için gazeteci olmak isterdim. Meraklıyım, insanlara dokunmak, dertlerine çare bulmak önemli benim için. Vicdanlıyım. Gazeteciliğin temelinde de bunlar yatmıyor mu zaten?

Oyunculuk benim varlık nedenim, başka iş düşünemem diyor musun? Ve oyunculuk adına her riski alabilir misin?

Oyunculuk benim hayatım, bildiğim tek şey. Bu da alacağın riskleri de beraberinde getiriyor.

Aklında ‘benim için yaratılmış; keşke dizisi olsa da oynasam’ dediğin bir roman/hayat kahramanı var mı?

Okuduğum ve yaptığın her iş, her karakter için aynı şeyleri söylüyorum. Star Wars hayranlığım büyük. Stormtrooper bile olabilirim.

Yeni dizi dışında bir sinema filmi ve festival filmi de çektin, onlar nasıl işlerdi, ne zaman yayınlanacaklar?

Evet Ozan Açıktan’la ikinci filmimizi çektik. Bu yıl Netflix’te yayına girecek. Yine bu yıl arthouse bir filmde rol aldım. Çok sevdiğim insanlarla, çok tadı damağımda kalan senaryolarla çektiğimiz işlerdi. Çok yakında geliyor. Onu da merakla bekliyorum.

Seni ilk kez bir tiyatro sahnesinde göreceğiz. Hem kapalı gişe oynanan, hem de usta isimlerle sahne alacağın görkemli bir yapımda: Amadeus. Neler hissediyorsun?

Geçen sezon oyunu izlemiştim, ve bu sene böyle bir teklif geldiğinde çok heyecanlandım.

Dünyanın pek çok yerinde ve Türkiye’de defalarca ayakta alkışlanan bir oyunda, Işıl Kasapoğlu’nun yönetmenliğinde, Selçuk Yöntem ve Tansu Biçer gibi usta isimlerle ilk kez sahnede olacağım ve Constanze karakterini canlandıracağım için inanılmaz heyecanlıyım. Teksti elime alıp okumaya başladığım andan itibaren o büyüleyici dünyada buldum kendimi.

Çok göz önünde yaşadığın bir mesleğin var. Başkalarının ne düşüneceğini önemser misin? Hayatını etkiler ya da yönlendirir mi?

Eskiden önemsiyordum ama bunların hepsi geçmişte kaldı. Şöhrete kendini kaptırıp değişen insanlar gördüm, ayaklarımı yere sağlam basıp kendi özümü kaybetmemeye çalışıyorum.

Biraz evvel de söyledin; yazılarını yayınlamak ve paylaşmakla ilgili hep bir çekincen var. Ne demelerinden korkuyorsun ve deseler ne değişir?

Korkmuyorum aslında. Belki de korkuyorum bilmiyorum. Sanırım anlaşılamamaktan korkuyorum. İnsan en çok anlaşılamamaktan korkuyor sanırım.

En çok kimin sözünü dinlersin?

Kendi sözümü, bazen de terapistimin sözünü 🙂

Bir reklam filmi çekimlerinde tanıştığın Thor Saevarsson ile vakit bulduğunuzda evleneceğinizi söylediğiniz ciddi bir ilişkiniz var, nasıl bir çiftsiniz, nedir seni ona çeken?

Thor çok zeki, çok şefkatli ve sevgisini korkmadan gösterebilen bir adam. Her adımımda yanımda, hep destekliyor beni. İlişkilerde sizi aşağı çekmeyen birini bulmak gerçekten çok zor. Biz beraber büyüyoruz, birbirimizi her açıdan besliyoruz.

Pek çok ünlünün aksine, aşkını kameralar önümde göstermekten hiç kaçmıyorsun. Özel hayatının özel kalmayacağını kabullenmek zor oldu mu?

Bizim her şeye rağmen kendi dünyamız var. Koruyabildiğimiz bir tarafımız.

Aşk seni değiştiriyor mu, nasıl bir kadın yapıyor?

Aşk beni kendimin en iyi versiyonu yapıyor.

Thor senin en çok hangi özelliğini seviyor ve hangisinden şikayetçi?

En çok hangisi bilmiyorum açıkçası, benimle ilgili birçok şeyden övgüyle bahsediyor. En çok şikayetçi olduğu şey ise kendime çok yüklenmem.

İzlanda’ya gidip geliyorsunuz. Nasıl bir coğrafya ve kültürle karşılaştın? Aile yapısı bizden farklı mı? Alıştın mı, sevdin mi?

Çok uzun zamandır gitmek istiyordum. Hayallerimden bile daha güzeldi. Çok sevdim. Çok özgür ruhlular; aynı zamanda zorlu bir yerde yaşadıkları için hayatta kalma iç güdüleri fazlasıyla gelişmiş ve çok fazla bilgi barındırıyorlar içlerinde.

Kışın 4 saat günışığı var, yazın ise 24 saat. Zaman algım değişiyor oraya her gittiğimde. Biz döndükten hemen sonra bir volkan patlaması olmuş. Hala devam ediyor. Uzaktan görmek isterdim. Çok uzaktan 🙂

İzlandalı edebiyatçılardan okumaya başladın mı?

Evet, Kar Körlüğü kitabının yazarı Ragnar Jonasson ile başladım.

ELLE olarak ilk günden beri takip ettiğimiz farklı bir tarzın var. Kişisel stilini nasıl tanımlarsın?

Kendimi neyin içinde iyi hissediyorsam onu giyiyorum aslında. Belli bir şekilde tanımlayabileceğimi sanmıyorum.

Çekimizde sana eşlik eden Fendi 2022-23 sonbahar/kış koleksiyonunda, markanın artistik direktörü Kim Jones geçmişteki imza tasarımları taze bir perspektifle yeniden yorumlayarak yaratmış. Sen kendini bu look’lar içinde nasıl hissettin?

Güçlü hissettim. Çektiğimiz karelerle bir hikaye anlatmaya çalıştık, ama aynı zamanda o hikayeleri giymiştim.

Moda ikonların ve vazgeçemediğin tasarımcılar var mı?

İkon olarak Jane Birkin ve Bianca Jagger diyebilirim… Tasarımcılardan da Miuccia Prada, Raf Simons, JW Anderson beğendiklerim arasında.

Bu seneki ELLE Style Awards’da Yılın Sürdürülebilir Moda Tasarımcısı ödülünü verdin. Sürdürülebilir ve döngüsel modayı destekliyor musun?

ELLE Style Awards gecesinde söylediğim gibi felsefeci Spinoza ne güzel anlatmış; “İnsan hazır bir şeyin hayaliyle olduğu kadar geçmiş ve gelecek bir şeyin hayaliyle de sevinç ya da keder duyabilir.” Bu tür projeler geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Tüm gezegenin geleceği için döngüsel modayı destekliyorum.

Geçmiş mi daha çok ilgini çekiyor, gelecek mi? Bir tarihe ya da yere ışınlanmak istesen neresi olurdu?

Kesinlikle Woodstock ‘79.

Dilan gönül güzelliği demek ve onu görmek fiziksel güzelliği görmekten daha zor. Sen bunu başarabiliyor musun? İnsanlarda hangi değerlere önem verirsin?

Diğer insanlara nasıl davrandığına bakıyorum önce. Gerçek anlamda iyi insan bulmanın, tanımanın çok zor olduğu bir dönemden geçtiğimizi düşünüyorum.

Kendini hayatta başarılı hissetmen neye bağlı?

Mutlu olmama. Mutluysam başarılı hissediyorum.

Röportaj: Melda Narmanlı Çimen
Fotoğraflar: Burcu Karademir Moda Direktörü: Aslı Asil
Saç ve Makyaj: Önder Tiryaki
Fotoğraf Asistanları: Furkan Irmak, Cihangür Erken
Moda Direktörü Asistanları: Damla Hasanreisoğlu, Dilara Vural
Saç ve Makyaj Asistanı: Doğukan Tuncer

Mekan ve tüm organizasyon desteği için Meroddi Barnathan Hotel’e teşekkür ederiz.

ELLE Türkiye Eylül 2022 sayısından alınmıştır.